1 Ağustos 2011 Pazartesi

Ceviz Ağacına Güzelleme




'Olgunlaşıp sararan güleryüzlü çayırların
Taptaze bir hayat ve güzellik içinde
Yeni doğmuş çiçeklerin ardında dolandım. Emeğin
İyiliksever eli egemendi dört bir yanda;
Her yerde insanlar fazlasıyla hoşnut
Doğanın zengin armağanlarından, başka hiçbir şey
İstemiyorlar, ne de yararsız, boş, anlaşılmaz
Şeylerin arayışıyla körükleniyordu Acı.
Uyum içinde, aşkın göksel huzuru içinde
Yaşadılar : Zenginleşerek topladılar meyvelerini emeğin.
Bilmiyorlardı kıskançlığı, nefreti, umutsuzluğu.
Ne de beyinlerini zincirlediler, hoşnutsuzluğun,
Güvensizliğin, küçük inancın mutsuzluğuna.
Merhamet onlarındı, erdem onların, güç ve umut onların;
Zihinleri görkem içinde, parlıyordu Güneş gibi.….'
                                                           
       Karanlık ve Gölgeler ( Konstantinos Kavafis )

                                                                                                                      
1968 ya da 1969 yılında konu komşu toplanıp 'Sudubekâr' otobüsümüzle, Munzur Gözeleri'ne gitmiştik. Bu yolculuğu,  'En Hakiki Hayat Hikâyeleri'  kitabıma aldığım '' Sizin Hiç Munzur'unuz Öldü mü? ; Sizin Hiç Anılarınız Öldü mü? '' yazısında anlatmıştım. Yazının başında, Elâzığ'dan başlayan yolculuğumuzu  özetlemiş ,  yazının ilerleyen  bir yerinde şöyle demiştim : ' … Öğlene doğru görsel bir şenlik olan Gözeler'e varmıştık. Dağın karnından onlarca kaynaktan bembeyaz fışkırarak , az ötede köpüklü bir ırmağa dönüşen suların güzelliği karşısında şaşakalmıştık.

Arabadan inmiş, dalları suya sarkan bir ceviz ağacının altına kilimleri, yollukları yaymış ; karpuzları, kavunları, salatalıkları, acurları, mor erikleri, zerdalileri… ırmağın buz gibi suyuna koymuştuk.'

Bunca yıl, en çok belleğimde kalansa dalları suya sarkan o  ceviz ağacı idi.

Yaklaşık kırk yıl sonra, baba oğul Munzur Gözeleri'ne gittik.  Öyle vefalıydı ki ceviz ağacı, öylece duruyor, dalları yine suya  sarkıyordu.

Oğlumla cevizin önünde fotoğraf  çektirdik.


Bak oğlum dedim,  bu ceviz ağacı var ya…

Bu yolculuğumuz da Elazığ'dan başladı. Baba oğul arabamıza kurulduk, Gülmez Tepesi'ni aşıp çocukluğumun yaz tatillerinin geçtiği dedemin ve bibimin köyünü geçip feribot iskelesine ulaştık. Çocukluk arkadaşım Balıkçı Perişan'la sarıldık hal hatır sorduk. Perişan,  bize mor  kaya inciri ikram etti.

Kaya incirini yıllar sonra görür de geçmişe yolculuk yapmaz mıyım?

Dedemin köyündeki  'kutsal dağ'  Oğmani'de kayalara tırmanıp incir topladığım günler gelmez mi usuma? 

Feribotta çaylarımızı yudumlayarak Dersim'e geçtik. Pertek'in yalnız ve yoksul sokaklarında dolaştık. Küçük çay ocaklarında taze çay  içtik.

Mercimek virajlarını aştık ,  Dersim'e ulaştık.

Hep diyorlardı ya barajların ilki su tuttu diye. Evet su  tutmuştu. Alevilerin kutsal mekânı Gole Çuhetu'yu su altında bırakan baraj kentin güney sınırlarına dayanmıştı.

Kente öğlene doğru girdik. Onca yoksulluğa, onca baskıya, onca şiddete, onca kıyıma …  karşın,  erdemini ve muhalifliğini koruyan insanları görmek gönendirdi, umutlu kıldı  bizi.

Ovacık'a doğru yola koyulduk. Munzur Irmağı boyunca ağaçları ,  kuşları, gökyüzünü izleyerek yol aldık. Zaman zaman durduk, fotoğraf çektik.

Hayal meyal anımsasam da vadinin eski günlerinden çok az şey kalmıştı geriye. Vadi yağmalanmış, ağaçlar azalmış, geyikler vadiyi terk etmişti. Yalnızca,  kadim dostum kuşlar yol boyunca eşlik ettiler bize.

Dağın arkasından,  yakılan ormanların dumanları yükseliyordu. Bir askeri helikopter bir dağın çevresinde sürekli dolaşıyor, dağın ardından  patlama sesleri geliyordu.

Patlama sesleri gelse de yağmalanmış olsa da bu güzelim vadiye baraj yapacaklarını bilmek bir kez daha üzmüştü bizi. ( Bir yazımda anlatmıştım. Anneannemin köyü Şah İbrahim Hanı, Keban Barajı Gölü'nün altında kalmış, anneannem ölünceye kadar: 'Hökümatın boynu altında kalsın.' diye beddua etmişti. Bu yüzden, yeri yurdu yok olan, geçmişleri yağmalanan, gelecekleri yok edilen ;  bitki örtüsü , yabanî hayvanları suyun altında kalacak olan… bu coğrafyanın insanlarını anlamamam mümkün değildi.)
 Gözeler'e öğleden sonra ulaştık. Dağın karnından yine onlarca kaynaktan sular fışkırıyor, Gözeler'i ziyarete gelenler, Gözeler'in hemen girişinde  yine mumlar yakıyor, dualar ediyorlardı.

Biz de mum yaktık. Mumu satın aldığımız amca bize : 'Hacınız kabul olsun.'dedi.

Sorduk, bize Munzur'un öyküsünü anlattı.

Bir başkası,  bir başka Munzur öyküsü anlattı. Tüm anonim anlatılarda olduğu gibi, herkesin Munzur öyküsü farklıydı.

Kutsal sudan kana kana içtik.
Elimizi yüzümüzü yuduk. Gönlümüzü yuduk. Yüreğimizi yuduk.

Gözlerim,  dalları suya sarkan ceviz ağacını aradı. Buldum. Benim çocukluğumun yoldaşı ceviz ağacı öylece duruyor, dalları yine suya sarkıyordu.

Dallarından tuttum, yapraklarını yanaklarıma sürdüm,  öptüm.

Sevincim Munzur kadar yüceydi artık.

Bak oğlum dedim, bu ceviz ağacı var ya…

Ovacık'a döndük. Ovacıklılarla  yarenlik ettik. Ovacık'ın tüm köylerinin boşaltıldığını, köylülerin yerinden yurdundan edildiklerini  öğrendik.

Sevdiler bizi. Çay ısmarladılar, baklava ikram ettiler. Ya burada kalın ya da karanlık basmadan gidin,  dediler.

Yola koyulduk. Helikopter yine dağın çevresini bombalıyordu. Dağların ardından yine dumanlar yükseliyordu.

Gün  kararmadan Dersim'e ulaştık.

Seyit Rıza'nın heykeli önünde fotoğraf çektirdik.

Sonra bir dostumu aradım. Gün kararmıştı artık. Munzur Vadisi'ne bakan bir yerde  oturduk. Helikopter  yine dağların ardına doğru gidiyor, patlamalar duyuluyor, bu kez patlamaların ışıkları   görünüyordu.

Söz döndü dolaştı barajlara geldi. Dostum, bıyık altından gülerek:' O barajları yaptırmayacağız ki!'dedi.

Bütün kaygılarım uçup gitti. Benim ceviz ağacım nasıl vefalıydıysa Dersimliler de o kadar vefalıydı. Bunu görmek yetmişti.

Kavafis'in  bu şiirini birkaç yıl önce okumuştum. Bunları yazarken,  Dersim'e yakışan bu şiiri anmasam,  Dersim'e haksızlık etmiş olurdum.

Çünkü :' Merhamet onlarındı, erdem onların, güç ve umut onların;
               Zihinleri görkem içinde, parlıyordu Güneş gibi.'

Bize izin, yolcu yolunda gerek , dedik.
Kucaklaştık.

Son Pertek feribotuna yetiştik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder